Metruk Bir Aşk Benimki


Şimdi konumuz terk edilmiş yerlere evlere karşı duyulan dayanılmaz tutku.Bilmiyorum sizde etkileniyor musunuz böyle yerlerden.Benim hikayem altı yedi yaşlarımda mahallede bir ev ile başlıyor.Sanırım sahibi ölmüştü ama evin içi dayalı döşeli duruyordu.Her fırsatta bahçe duvarından atlar,sımsıkı kapalı olan perdelerin pencerelerin ardından kapı deliklerinden bir şey görebilir miyim diye delirirdim. Mahalledeki çocuklarla bir sürü hikaye uydurur bir süre sonra bu hikayeleri  kimin uydurduğunu unutur,hepsine inanır korkardık:)

Sonraları tv de yada nette karşılaştığım terke dilmiş şehirlere karşı garip şeyler hissettim.Şu dünyada en çok girmek istediğim yer Kıbrıs ta yıllardır kapalı olan Maraş (Varosha) şehri.Bilmeyenleriniz varsa nette fotoğraflarına bir bakın derim.Yetmişli yıllarda,dünyaca ünlü jet sosyetenin tatil için tercih ettiği otel ve kumarhanelerin olduğu bir şehir.Dünyanın ilk yedi yıldızlı oteli burada inşa edilmiş,bir rivayet odur ki otelin plajı için kumlar Mısırdan gemilerle taşınmış.Otelin sahibinin altın kaplama bir Royce-Royce arabası bu otelin otoparkında kalmış.Bir gün patlak veren malum savaş sonrası bu şehir olduğu gibi kapatılmış.Bankalar içindeki paralar ile,dükkanlar evler olduğu gibi.Yetmişli yılların en lüks araçlarının olduğu galerilere ait fotoğrafları bazı sitelerden bulabilirsiniz.Evler zaten ayrı bir efsane mutfaklarda tencereleri gardroplarda elbiseleri bile duruyor.Yıllar içinde evlerin ortasından ağaçlar çıksa da müthiş bir yer.Sanırım hem Kuzey Kıbrıs hemde Güney Kıbrıs askerleri tarafından korunuyor.Orada yakalanırsanız askerlerin ateş etmeleri serbest diye okumuştum.Bu tehlikeye rağmen oraya girip fotoğraflayan insanlar olmuş ve ben onların yerinde olmayı ne kadar isterdim anlatamam.Bu güzel foto onlardan birisi




Sonra Fethiye Ölüdeniz deki Kaya Köyü ziyaret etmiştim.Kaya Köy de beni çok etkileyen yerlerden.Evler,sokaklar dile gelip bana mübadele zamanının hikayesini anlatıyormuş gibi hissetmiştim.Böyle yerlerin metrukluğunun ardına gizlenen ayrı bir hüzün var.

Tüm anlattıklarımdan etkilenen okuyucuları yazının devamına alalım "ayh beni hiç sarmaz böyle şeyler"diyenler.Tükkanın önünü kapamayın annem.Dermişim.Şaka şaka:)

Gelelim asıl mevzumuza bu yaz İstanbul'da  tamda kaldığımız otel in karşısında eski terk edilmiş beş katlı müstakil bir bina vardı.








Malum Beyoğlu,Tarlabaşı böyle evlerin harman olduğu bir yer.O kadar güzel işçiliğin olduğu evler gözleri oyulmuş canavarlar gibi karanlık sokaklardan size bakarken ister istemez Allah'ım neden kıymeti bilinmez diye düşünmeden edemiyor insan.Neyse ben yukarıda gördüğünüz eve ilk görüşte tutuldum resmen.Kime sorsam etsem bilemedim.Bayram tatili dolayısıyla kapalıydı etrafındaki dükkanlar.Kaldığımız yer bir zamanların 3.vakıf hanı olunca,nasıl olsa etrafın bir tane fotoğrafını bulurum diye düşündüm.Memolinin Yılan Hikayesi dizisi kaldığımız otelde çekilmiş.Tuttum atlaya zıplaya diziyi izledim.Dizinin 15.bölümünde bahsettiğim eve giriyor Memoli,tataaamm o vakitte ev bu halde terk edilmiş haldeymiş.Daha da merak ettim yeminlen içim kurudu.İşin garibi evden geçtim Vakıf Han ile ilgili bile bir şey bulamadım,bulamadıkça daha da meraklandım.Yattım kalktım evi düşündüm.Şehir üniversitesinin açmış olduğu e-arşivi hatmettim olmadı.Eski Beyoğlu haritalarına baktım.Mahalle adları sokak adları kapı numaraları bile değişmiş..Ara tara bir zamanlar o sokağın ismi neymiş,evin kapı numarası neymiş onu buldum.









Sonra salt arşivde arama yapmaya başladım.Arşivde 3.Vakıf Han'ın tadilat projelerinden başka bir şey çıkmadı .Derken bir gazeteye verilmiş aşağıdaki ilanı buldum.İlandaki adres benim eve aitti.
evimizin sahibesi Gazeteye göre Cema Gülyani idi.Bu isme yoğunlaştım,İtalyan asıllı ünlü bir ressam olduğunu öğrendim. Gemma Guilaini'nin vefatı ile ilgili 1932 yılına ait bu ilan,her şeyi çorap söküğü gibi hızlandırdı.En güzeli de bu ailenin tüm evrakları mektupları,muhasebe kayıtları Salt arşiv bünyesinde on line paltforda .Fabiato ailesini duyanlarınız vardır belki Büyük adada "Fabiato Köşkü" bu aileye aitmiş Madam Gemma burada ölmüş. Bu evrakta ölümünden sonra İtalyan Büyük elçiliğinin vasiyeti ile ilgili bir yazısı






Beyoğlu'ndaki ev,sahip olduğu evlerden sadece birisi imiş.Laf aramızda çok varlıklı bir aileymiş. Fabiato köşkü diye google dan girip taradığınızda birbirinin aynısı binlerce bilgi var.Gemma hanımın Spridon  Fabiato adında bir torunu varmış ta, köşk ismini bundan almış deniyor.Birisi sallamış herkes aynı şeyi yazmış.Madam Gemma'nın torunu değil kocası imiş Sridione Fabiato .Beyefendinin bir mezat sitesinde satışa çıkarılan kimliği






Bu insanların çocukları olmamış ama evlatlık bir kızları varmış,o hanımın ismi de Aurora Fabiato imiş.Aurora'nında çocuğu olmamış(sanırım bebekken ölmüş evrakların arasından italyan büyükelçiliğinin verdiği bir ölüm belgesi vardı.Çocuğun yaşını anlayamadım) vasiyetinde Büyük adada ki köşkü bir kiliseye bağışlamış.





Sağ olsun bizim yetkililer bir dönem akka tokka edip el koymuşlar köşke,yıllar içinde rezil kalmış bir dönemler elden geçmiş son durumu ne bakmadım.Şimdi bu noktada belki adadaki köşk gibi bu evi de bağışlamıştır diyeceğim.Ama yok belli bir yıldan sonra Fabiato'lara ait muhasebe defterlerinde bu ev ile ilgili hiç birşey yok.Arşivdeki mektuplara salt arşiv tarafından başlıklar atılmış.Misal Ağa-hamam daki evin satışı ile ilgili diyor.İçine giriyorum yazıları okuyamıyorum,translate ile çeviremiyorum.Çünkü nerdeyse hemen hemen hepsi el yazısı yazı da değil resim mübarekler.


Resmi yazışmalar haricinde türkçe bir şey yoktu zaten.Bunlar 1935 yılında aldıkları ikamet belgeleri.




Anladığım bu ev 1940 yılında el değiştirmiş.Sahibi de büyük ihtimal bir Rum,çünkü satışla ilgili yazışmaların hepsi İstanbul ve Yunanistan arasında yapılmış.Bu kadar kaynak vardı,üstüne evin sahipleri bu kadar ünlü bir aileydi ama buna rağmen yine elim boş kaldı.Evi,ailenin kime sattığını yada o dönemler çekilmiş bir tane fotoğrafını bile bulamadım.Baktım buraya kadar gelip tıkandım,ne yapayım ne edeyim derken son seçeneğim evin yakınlarında bir antikacı vardı, anladığım kadarı ile o sokağın en eski esnafı imiş tuttum onu aradım.Gayet kibar halimle çekinerek evi sordum.Sağ olsun kibar genç bir delikanlı açtı telefonu,oda niyetimi sorguladı önce alacak mısınız kiralayacak mısınız gibi sorular sordu.Yok dedim çok beğendim bir eski resmini bulsam yeter dedim.Araya taraya Fabiato ailesine kadar geldim dedim ama ne fotoğraf buldum nede son sahibini.
Telefonun ucundaki ses anlıyorum derken tedirgindi boğazını temizledi başladı."Sesinizden hanımefendi bir insana benziyorsunuz.Allah rızası için o evden uzak durun,lanetli o ev dedi.Kimseye hayır etmedi bugüne kadar.Dedim yok ben sadece merak.. yarıda kesti merak bile etmeyin, eski fotoğrafını bulup ne yapacaksınız diye sordu, koyarım masama dedim.Asla dedi lanetli uğursuzluk getirir.Bu arada istemsiz güldüm.Başka birisinin sesi gelmeye başladı.Bu ev dedi telefonun ucundaki genç,bir zamanlar Rum bir kadına aitmiş,sonra Artist Mustafa diye bir herife takılmış adam bu evi bunun elinden dalavere ile almış.Kadında daha sonra Yunanistan'a gitmiş.Bu adam bu evi satmış ama bunağın tekiymiş parayı nereye koyduğunu unutmuş çocukları aramış taramış bulamamış.Dedim ya lanetli kimseye yaramadı.Sonra bir sürü şirket satın aldı tadilat edeceklerdi onlarda yapamadı edemedi bir kaç kere el değiştirdi" Peki dedim teşekkür ettim zaman ayırdıkları için.İçimin alevi biraz söner gibi olsa da şimdilik burada bir es verdim.Ben bu güzelliğin başından geçenleri öğrenip bir fotoğrafını bulana kadar bunlar burada kalsın.

Bu sokağa ait en eski fotoğraf.Görünen soldaki bina 3.vakıf han(Corinne Otel)Evimiz sağdaki evin hemen yanında ama malesef burada gözükmüyor.

Bu günkü adresi:Beyoğlu Turnacıbaşı Caddesi 30 numara
Eski Adresi:Pera Ağa-Hamam Caddesi 40 numara
Bakmak isteyenler bu cadde Galatasaray lisesinin yanından başlıyor.İtalyan lisesinin Yunan Baş Konsolosluğunun olduğu sokak.


Bilgi ve görsellerin kaynağı Salt Arşivdir.
12nisan2022 Güncelleme Salt Arşiv yaptı yine yapacağını,Rum fotoğraf sanatçısı Eleonora Arhelaou'nun çekmiş olduğu 90lı yıllara ait İstanbul'da Rum mimarların izini sürdüğü bina fotoğraflarından oluşan bir arşivi bünyesine kattı.Salt bünyesine girmesi bile masalsı bence merak edenler muhakkak baksın. Bir umut yitiğini arayan meczuplar gibi bakınırken aradığımı bulamayacak bile olsam olağanüstü haz duyarak tüm resimlere tekrar tekrar bakıyordumki işte benim bebeğimin de fotoğrafı burada.Fotoğraftan anladığım henüz o yıllarda terkedilmemiş halen camlarında perdesi var,kapısının önü temiz.Nasıl sevinçliyim anlatamam.Belki bayan Fabiato'nun zamanına ait bir fotğrafını henüz bulamadım ama kimbilir belki o da olur kim bilir.

Yorumlar

  1. Çengelköy'de çok eski kimsenin yaşamadığı bomboş duran büyükçe bir konak vardı. Hastasıydım. Gelirken geçerken gözlerimi ona diker kimler neler yaşamıştır diye düşünürdüm. İlerde bir gün alma hayalleri bile kurardım. Hayal kurmak bedava nasıl olsa. :) Yılların ardından geçen sene ev satıldı. Restorasyon adı altında binaya american siding kaplama yaptılar. Hayallerimi restorasyon adı altında yıktılar. Şimdilerde mutsuzum. Artık Beylerbeyi evlerini kesiyorum. Onlar hala eski ve metruk...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işin birde o kısmı var yenileme adı altında yeniden inşa ediyorlar:(Hangisi daha kötü bilemedim.Eski halinin bir fotoğrafını çekemediysen google maps güncelleme yapmadıysa eski halinin görüntüsünü kaydetebilirsin.En azından hatıra olur

      Sil
  2. Hayran kaldım araştırma tutkuna.

    YanıtlaSil
  3. Ay çok teşekkür ederim,Deli misin nesin diyen çok oldu,Bu süreçte😊

    YanıtlaSil
  4. Ben de çok severim bu evleri. Her köşesinde yaşanmışlığın izlerini taşır. Metruktur, duvarlarından geçmişin sesleri yansır adeta. Araştırma için emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duvarlardan eski günlerden kesinlikle fısıltılar gelir,teşekkürler yorum için

      Sil

Yorum Gönder

Teşekkürler..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korona Günlerinde Kış Hazırlıkları

Ömer Lütfi Lülü Efendi Konağı

Şampuansız Üç Yılın Ardından