Duygular Atlasında Yufka Ekmek Kırıntısı

Ben çocukken ramazanlardan ve kıştan önce yufka yaparlardı evlerde.Bizim mahalleye talaş taşıyan atlı arabalar sıklaşırdı güzün,bazen ağaç kabukları da olurdu at arabalarında,ıslak ağaç kokusu sarardı her yanı.Kışın kömürü tutuşturmak için kullanılsada asıl yufka yaparken kontrol etmesi kolay alevleri olurdu bu ikisinin.Kontrol edebildiğimiz şeyleri seven insanlardık.Altlı üstlü otururuduk babamınkilerle.Hatıralarımda hep yengemle babaannemi hatırlarım birlikte yufka yaparken,annem olmazdı organizasyonlarda.Benle yaşıt kuzenlerime oklava verilip senitte ekmek yapmasını tarif ederken babaannemi izlerdim, aslına bakarsan izlemek isterdim.Bilirdim ne kadar küçüktüm bilmiyorum ama oldukça küçükken bile bilirdim bu zevk aldığım anlarda fişin çekilip yayınının şak diye kesileceğini,hadi kapattık diye dükkandan çıkarılan müşteriler gibi postalanacağımı.Okurken gözden kaçar belki bende yıllar sonra farkettim,o oklavayı elime vermelerini beklemedim hiç sadece seyrettim ve bundan deli gibi zevk alırdım birazdan bunun bile çok görüleceğini bile bile.Freud olsa sorardım; azla mutlu olmak konusundaki sonsuz başarımda bu durumun etkisini."Şöyle yapıvır gızım böyle edivir" diyen heybetli babaannem kibarcık bir kadın olurdu altın saçlı torununa tarif ederken ekmek yapmasını.Ben sesimi çıkarmaz Allah biliyor ya nefesimi bile eksik alarak otururdum onları görebileceğim en uzak köşede.Ama bir noktada farkedilirdim a.q:)Bana dikilirdi Babaannemin çocuk dışkısı rengi gözleri, küçük alevler saçardı benim ağzımın kenarındaki şapşal gülümsemeyi farkedince,babamdan çekinirdi direk kovamazdı sıktığı dişlerinin arasında "sende galk kızımda anayın yanına git"derdi.Niye neden diyemezdim o alevli gözlerin karşısında.Eksik aldığım nefesim hüpüüüp olurdu içimde, yeri bile incitmeden çıkıverirdim ekmek evinden.Eve vardığımda annem anlardı kovulduğumu bazen sorardı bazen ben ordan çıkıp sokakta başka oyunlara dökerdim hüpüpp olan içimin acısını."Emma estesya estesya da viktorya" diye diye boyum kadar iplerden atlardım asla yorulmazdım kimseye de yenilmezdim o yenik ruhumla.Geçen tatilde arkadaşımın sekiz yaşındaki kızı "ama denizde balık var ben korkarım" deyince bir iki muhabbet öncesi annesiz yatamadığından kumlara basamadığından konuşmuştuk beni bilirsiniz ne kadar hassasımdır:) yok ebeyin damı diyecekken ömrüm pedogog izlemekle geçti dur boşa gitmesin deyi ben senin yaşındayken "beni üzün üzün babanız bir üvey ana alsın,oda uyurken burnuza hamam böceği soksun"diyerek büyütüldüm dedim,ota kuma korkuyon alla alla diyede sıvadım.O arada minik kız gözüne far tutulmuş tavşan gibi bakarken arkadaşım olacak anası bu hikayeyi yirmi yıl öncesinden dinlediğinden altına dolduracak gibi gülüyordu.O günde önceki zamanlardaki aynı yorumu geldi;"yavrum senin motoru açmışlar bir kere dahada sen korkmazsın bir şeyden".Motoru açmayı tarif edeyim albayım; sıfır arabayı kilometre ibresindeki son hıza getirip saldın mı olan bir şey.Hep bunu düşündüm motoru açmış olabilir miyim diye.Ama ne varki zaman zaman hala şaşırıyorum bazen kırılıyorum ve o vakitlerde o kadarda açmamışım herhalde diyorum.Son üzüleceğim son kırılacağım o son üzüleceğim noktaya ulaşdımsa bile tekrar bir yaşanmışlıkta o noktaya sürtünüp döndüğümde acıyor yine.Taze derinin sürtülmesine benzemiyor elbet ama acı işte bilim gibi net benim duygular atlasımda.

Yorumlar

  1. Ne kadar samimi, güzel yazmışsın. Babaannenin ayrımcılık yapması kötü olmuş. Niye böyle insanlar anlamıyorum. Millet en çok dede veya ninelerini severken ben de büyük amcamı severdim. Bazı insanlar çekemiyor torunlarını, yeğenlerini.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsinin sebepleri vardır,benimkiler sevmek konusunda biraz başarısızlardı sanki, teşekkürler güzel yorumun için

      Sil
  2. Yerim seni yaaa, şunu demiyor musun ama şimdi: o sıcak ateşin önünde zaten evlenince dolu dolu geçireceğim zaman yerine sokaklarda ip atlayıp top kovaladığım için asıl şanslı torun benmişim ;))) iyimser-land’e iki bilet lütfen, biri öğrenci.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İyimser-land vatandaşlığı olmasa mafya olurdum herhalde 😄

      Sil
  3. ay yaa nostaljik hüzünlü ama niyeyse iyi güldüm ama :) estesya viktorya o ne ki nerden geliyooo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaw vardı öyle tekerleme gibi ip atlarken tekrarlanan.Hatta birinde hayat ağacı dizisinin oyuncularının adları tekrarlanıyordu Sam Jordan diye ama hatırlamıyorum tam.

      Sil
  4. Ay bende bu yufka günlerini çok severdim komşularımız yapardı hep, ama annem çalıştığı için yapacak zamanı olmazdı. O sıcak yufkaya sürülüp yenne margarinin tadını bugün en pahalı yemek bile vermiyor bana. Anneme yaptıramadım zamanında ama kaynanam sağolsun ne zaman istesem kurar sacı. :)
    O tekerlemeyi ben hiç bilmiyorum yahu, tevellütüm mü yetmedi ne oldu anlamadım.
    Birde evet taze deri sürtülmesi gibi değil ama incecik bir sızı, o günler olmasa bugünlerde böyle güçlü olabilir miyidik diye soruyorum bazen kendime...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sadece İç Anandolu'ya has bir şey değildir sanırım emma estesya,83lüyüm ben:)Ya yufka kokusu bende koku top 10unda ilk beşe oynar,bayılırım.Ne güzel canının çektiği şeyleri pişiren kaynana candır, sağolsun benimki de hiç üşenmez.Nasır tutuncaya kadar baya bir şeyler yaşadık.Artık bundan sonrası tecrübe konforunda heyecansız bir ömür mü yaşıyacağız bilemedim:)

      Sil
  5. Ne güzel yazmışsın içim garip oldu, içimde inceden hissettim o acıyı, biz denişik bir çağda denişik büyütüldük o zaman bilim bu kadar ileri değildi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. değişikti hakikaten,insanın evrim sürecinde geldiğimiz nokta dünden daha iyidir umarım:)

      Sil

Yorum Gönder

Teşekkürler..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korona Günlerinde Kış Hazırlıkları

Ömer Lütfi Lülü Efendi Konağı

Şampuansız Üç Yılın Ardından